Bugünün Haberi
18 Nisan 2025, 01:14
17

Geri Çekilen İklim Kanunu Teklifi: Türkiye'nin Yeşil Geleceği İçin Neden Hayati Önem Taşıyor?

Türkiye'nin iklim değişikliğiyle mücadelesinde kritik bir adım olması beklenen İklim Kanunu Teklifi, Şubat ayında Çevre Komisyonu'nda kabul edilmesine rağmen içerdiği eksiklikler nedeniyle gelen yoğun eleştiriler üzerine 15 Nisan 2025 tarihinde komisyona geri gönderildi. Peki bu kanun neden bu kadar önemli, neden yürürlüğe girmesi gerekiyor ve mevcut teklifteki eksiklikler nelerdi? İşte tüm detaylar...
Geri Çekilen İklim Kanunu Teklifi: Türkiye'nin Yeşil Geleceği İçin Neden Hayati Önem Taşıyor?

İklim Kanunu, bir ülkenin veya Avrupa Birliği gibi bir birliğin, iklim değişikliğinin yıkıcı etkileriyle mücadele etmek amacıyla bağlayıcı hedefler ve kurallar belirlediği yasal bir çerçevedir. Sadece Türkiye'nin değil, AB ülkeleri başta olmak üzere Kanada, Güney Kore ve Rusya gibi birçok ülkenin halihazırda yürürlükte olan iklim kanunları bulunuyor. Türkiye'nin İklim Kanunu Teklifi'nin ilk maddesinde belirtildiği gibi, kanunun temel amacı yeşil büyüme vizyonu ve net sıfır emisyon hedefi doğrultusunda iklim değişikliğiyle mücadele etmek.

Net Sıfır Emisyon: Gezegenimizin Geleceği İçin Neden Hayati?

Net sıfır emisyon, atmosfere salınan sera gazlarının, atmosferden uzaklaştırılan sera gazları ile dengelendiği kritik bir durumu ifade eder. Bu hedefe ulaşmak, çevre sorunlarının giderek ürkütücü boyutlara ulaştığı ve tüm canlılar için hayati bir tehdit oluşturduğu günümüzde yaşamsal bir öneme sahip. NASA'nın verileri, sıcaklık rekorlarının her geçen yıl kırıldığını gösterirken, Hükûmetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) ise küresel ısınmanın 1,5°C'yi aşmasının yaratacağı geri dönülmez risklere dikkat çekiyor. Türkiye'nin de içinde bulunduğu Akdeniz havzası ise iklim değişikliğinin olumsuz etkilerine karşı en hassas bölgelerden biri olarak öne çıkıyor.


Paris Anlaşması ve AB'nin Yeşil Dönüşüm Hamlesi

Küresel iklim krizine çözüm bulmak amacıyla hayata geçirilen en önemli uluslararası anlaşmalardan biri olan Paris Anlaşması, küresel ortalama sıcaklık artışını sanayi öncesi seviyelerin 2°C'nin altında tutmayı ve mümkünse 1,5°C ile sınırlandırmayı hedefliyor. AB ise bu hedefe ulaşmak için kararlı adımlar atıyor ve Avrupa Yeşil Mutabakatı ile 2050 yılına kadar iklim nötr ilk kıta olmayı amaçlıyor. Bu hedef doğrultusunda yürürlüğe konulan Avrupa İklim Kanunu ve "55'e Uyum" yasa paketi, AB ekonomisinin tüm sektörlerini bu hedefe katkıda bulunmakla yükümlü kılıyor. Türkiye'nin Paris Anlaşması'ndaki mevcut beyanları ise emisyon azaltımı konusunda henüz yeterli adımları içermiyor.

Türkiye İçin İklim Kanunu Neden Bir Zorunluluk?

Türkiye, dünya genelinde en çok emisyon yayan 13. ülke konumunda bulunuyor. Uluslararası yargının iklim davaları konusundaki kararları ve özellikle AİHM'in son kararı, Türkiye dahil tüm ülkeler üzerinde iklim değişikliğiyle mücadele konusunda hukuki bir baskı oluşturuyor. Ayrıca, AB'nin 2023'te yürürlüğe koyduğu Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (SKDM), Türkiye'nin AB'ye olan ihracatını doğrudan etkileyecek ve Türk ihracatçılar için mali yükümlülükler getirecek. Bu nedenle, Türkiye'nin bir karbon fiyatlama mekanizması kurması ve İklim Kanunu'nu hayata geçirmesi ekonomik çıkarları açısından da büyük önem taşıyor. Türkiye'nin seçtiği Emisyon Ticaret Sistemi (ETS) gibi karbon fiyatlama araçları, bu mali yükümlülüklerin ülke içinde kalmasını sağlayabilir.



İklim Kanunu Teklifi Neden Eleştirildi ve Geri Çekildi?

İklim Kanunu Teklifi, kamuoyunda yanlış bilgilendirmelerin yanı sıra, çeşitli çevre ve meslek grupları tarafından da sürecin şeffaflıktan uzak yürütülmesi ve iklim kriziyle mücadelede yetersiz kalması gerekçesiyle haklı eleştirilere maruz kaldı. Mevcut teklifin bir iklim kanunu olmaktan ziyade sadece emisyon ticaret sistemini düzenleyen bir metin niteliğinde olduğu yönündeki eleştiriler de teklifin geri çekilmesinde etkili oldu.

Bundan Sonra Ne Yapılmalı? Türkiye'nin İklim Mücadelesinde Atılması Gereken Adımlar

Gelecek süreçte, konunun uzmanlarının görüşleri alınarak kapsamlı ve etkili bir iklim kanunu teklifi hazırlanması gerekiyor. Bu teklif, net emisyon azaltım hedeflerini, bu hedeflere ulaşmak için bir zaman çizelgesini ve açık bir yol haritasını içermeli. Ayrıca, tüm sürecin şeffaf bir şekilde yürütülmesi de hayati önem taşıyor. Türkiye'nin iklim değişikliğiyle mücadelede somut adımlar atması, hem küresel sorumluluğu hem de ulusal çıkarları açısından vazgeçilmez bir gereklilik.

9 Haziran 2025, 18:09
9

Okyanuslar Ölüyor mu? Bilim İnsanları Alarm Veriyor!

Dünya okyanuslarının sağlık durumu, bilim insanlarının yaptığı yeni açıklamalarla tahmin edilenden çok daha kötü bir boyuta ulaştı. Uluslararası bir araştırma ekibi, okyanus asitlenmesinin "gezegensel sınır" olarak kabul edilen eşiği aştığını belirterek, deniz ekosistemlerini korumak için "zamanımızın tükenmekte olduğu" konusunda acil bir uyarıda bulundu.
Okyanuslar Ölüyor mu? Bilim İnsanları Alarm Veriyor!

The Guardian gazetesinde yer alan habere göre, daha önce gezegensel sınırlar içinde değerlendirilen okyanus asitlenmesi, artık bu kritik eşiği geçmiş durumda. İngiltere'nin Plymouth Deniz Laboratuvarı (PML), Washington merkezli Ulusal Okyanus ve Atmosfer İdaresi ve Oregon Eyalet Üniversitesi Deniz Kaynakları Çalışmaları Kooperatif Enstitüsü tarafından yapılan yeni bir çalışma, okyanus asitlenmesinin "sınırına" yaklaşık 5 yıl önce ulaşıldığını ortaya koydu. Gezegensel sınırlar, iklim, su ve yaban hayatı çeşitliliği gibi önemli küresel sistemlerin, sağlıklı bir gezegeni sürdürme yeteneklerinin bozulma tehlikesiyle karşı karşıya olduğu doğal eşikleri ifade ediyor.

"Çevresel Bir Kriz Değil, Saatli Bir Bomba!"

Aynı zamanda Küresel Okyanus Asitlenmesi Gözlem Ağı'nın eş başkanı olan PML'den Prof. Steve Widdicombe, durumu "Okyanus asitlenmesi sadece çevresel bir kriz değil, deniz ekosistemleri ve kıyı ekonomileri için saatli bir bombadır" sözleriyle özetledi.

Çalışma, buz çekirdeklerinden elde edilen yeni ve tarihi fiziksel ve kimyasal ölçümlerin yanı sıra, gelişmiş bilgisayar modelleri ve deniz yaşamı çalışmalarıyla son 150 yılın kapsamlı bir değerlendirmesini sundu. Araştırma sonuçlarına göre, 2020 yılı itibarıyla dünya genelinde ortalama okyanus durumu, okyanus asitlenmesi için belirlenen gezegensel sınıra çok yakın, hatta bazı bölgelerde bu sınırın ötesinde bulunuyor. Bu durum, deniz suyundaki kalsiyum karbonat konsantrasyonunun endüstri öncesi seviyelerin yüzde 20'sinden fazla altına düştüğü zaman olarak tanımlanıyor.

Bilim insanları, okyanusta ne kadar derine inilirse bulguların o kadar kötüleştiğini belirtiyor. Yüzeyin 200 metre altında, küresel suların yüzde 60'ının, asitlenme için "güvenli" sınırı aşmış olduğu tespit edildi. Bu alarm verici bulgular, dünya genelinde acil eylem çağrılarının yükselmesine neden oluyor.

İlginizi Çekebilecek Haberlerimiz

Aşağıya kaydırmaya devam edin...