Bugünün Haberi
19 Nisan 2025, 18:49
26

Kulunç Ağrısı Neden Olur? Uzm. Dr. Burcu Avşar Uyarıyor!

Halk arasında sıkça "kulunç" olarak bilinen miyofasiyal ağrı sendromuna dikkat çeken Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Uzm. Dr. Burcu Avşar, bu rahatsızlığın belirtileri ortaya çıktığında mutlaka bir doktora başvurulması gerektiğini vurguladı. Romatem Kocaeli Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Hastanesi'nden Dr. Avşar, kuluncun nedenlerini, belirtilerini ve tedavi yöntemlerini detaylı bir şekilde anlattı.
Kulunç Ağrısı Neden Olur? Uzm. Dr. Burcu Avşar Uyarıyor!

Uzm. Dr. Burcu Avşar, miyofasiyal ağrı sendromunu şu şekilde tanımladı: "Özellikle gün içinde dik duruştan sorumlu postür kaslarımızda boyun, sırt ve bel olmak üzere, bu bölgeyi destekleyen kaslarımız ve saran zar dokusunda sert, ağrılı, küçük, hassas noktalarla, 'tetik nokta' dediğimiz noktalarla karakterize ağrıdır. Hastalarımız bunu sık olarak; bastırdığımda elime sert bir nokta geliyor, ağrı yapıyor, kuluncum var şeklinde de ifade ediyor."

Dr. Avşar, bu ağrının diğer yaygın ağrı sendromlarından farklı olarak belirli bir bölgede sınırlı kaldığını, ancak tetik noktalara baskı uygulandığında o bölgede tanıdık, batıcı veya yanıcı bir ağrı hissedildiğini ve bu ağrının komşu bölgelere (boyundan omuz veya başa gibi) yayılım gösterebileceğini belirtti. Hastaların genellikle "sabah iyiyim; akşama doğru ağrım artıyor", "hareketlerimde kısıtlılık gelişti; kaslarımı gergin hissediyorum" gibi şikayetlerle başvurduğunu aktardı. Miyofasiyal ağrı sendromunun dolaylı yollardan çene ağrısı veya kulak çınlaması gibi şikayetlere de yol açabileceğini söyledi.

Kuluncun Başlıca Nedenleri Nelerdir?

Sendromun oluşmasındaki temel sebepleri sıralayan Uzm. Dr. Avşar, günümüz yaşam koşullarının etkisine dikkat çekti:

  • Duruş Bozuklukları: Telefon, masa başı ve bilgisayar kullanımının yaygınlaşmasıyla aynı pozisyonda uzun süreli durmaktan kaynaklanan duruş bozuklukları önemli bir etken.
  • Travmalar: Düşme, çarpma veya kasın ani zorlanması gibi travmalar kulunç oluşumunu tetikleyebilir.
  • Stres ve Uyku Düzensizliği: Özellikle uyku düzensizliği, tetik noktalarda iki kat fazla artışa neden olabilir. Stres ise duruş kaslarında kasılmaya yol açarak tetik nokta oluşumunu kolaylaştırır.
  • Vitamin ve Mineral Eksiklikleri: D vitamini, magnezyum gibi mineral eksiklikleri de kulunca zemin hazırlayabilir.
  • Tekrarlayan Zorlayıcı Hareketler: Kası sürekli zorlayan tekrarlayıcı hareketler de bu sendroma yol açabilir.


Kulunç Nasıl Teşhis Edilir?

Hastalığın tanısının genellikle fiziksel muayene ile konulduğunu belirten Dr. Avşar, şu önemli bulgulara dikkat çekti: "Tetik noktaların saptanması, tetik noktalara bastırınca ağrının oluşması, komşu dokulara yayılan bir ağrı ve 'zıplama işareti' dediğimiz tetik noktaya bastırdığımızda kasın hafif seğirmesi tipik bulgulardır."

Belirtiler Varsa Doktora Başvurun! Kronikleşebilir

Uzm. Dr. Avşar, kulunç belirtileri olan kişilerin mutlaka doktora başvurması gerektiğinin altını çizdi. Aksi takdirde rahatsızlığın kronikleşerek yaşam kalitesini düşürebileceğini ve hastaların "neden ağrım geçmiyor" düşüncesiyle büyük stres yaşayabileceğini ifade etti. Kuluncun tedavi edilebilir bir durum olduğunu ancak altta yatan problemlerin çözülmemesi halinde kronikleşebileceğini vurguladı.

Kulunç Tedavi Yöntemleri Nelerdir?

Tedavi yaklaşımları hakkında bilgi veren Dr. Avşar, kombine bir tedavi uyguladıklarını söyledi:

  • İlaç Tedavisi: Ağrı kesiciler ve kas gevşeticiler kısa süreli olarak ağrı yanıtını azaltmak için kullanılabilir. Ancak tek başına tetik noktayı çözmez.
  • Enjeksiyon Yöntemleri (Tetik Nokta Enjeksiyonu): Direkt olarak tetik noktanın içine lokal anestezi uygulanarak hem mekanik uyarı sağlanır hem de ağrının rahatlaması hedeflenir. Tekrarlayan seanslar gerekebilir.
  • Kuru İğneleme: İnce iğnelerle tekrarlayan seanslar halinde kas ve tetik noktanın mekanik uyarımına dayanır. Amaç, bölgedeki kanlanmayı artırmaktır.
  • Fizik Tedavi Modelleri: Ultrason tedavileri, TECAR, hilterapi gibi lazer tedavileri uygulanır. Dirençli vakalarda şok dalga tedavisi (ESWT) de kullanılabilir. Amaç, kası gevşetmek, kanlanmayı artırmak ve hücre yenilenmesini kolaylaştırmaktır.
  • Egzersiz: Germe egzersizleri, güçlendirme egzersizleri ve postür duruş egzersizleri tedavinin en önemli ve uzun aşamasını oluşturur. Doğru şekilde yapılması önemlidir ve genellikle tedavi bitiminde bırakılmaması gerekir. Egzersizlerle ağrılarda %60-70 azalma ve kalıcı tedavi sağlanabilir. Klinik pilates de fizyoterapist eşliğinde doğru duruşu kazandırmak ve kasları güçlendirmek için uygulanabilir.

Tedavi Süreci Nasıl İşler?

Dr. Avşar, tedavi sürecini şöyle özetledi: "Hastalar bize başvurduktan sonra muayene ile tanı koyduğumuzda hızlıca tedavimize başlıyoruz. Tüm tedavileri kombine şekilde yapabiliyoruz. Şiddetli ağrılarda ilaç tedavisi, hızlı rahatlama için enjeksiyonlar, nöral terapi, kuru iğneleme aynı anda uygulanabilir ve hızlıca fizik tedaviye başlanır. Fizik tedavide lazer, radyofrekans, ultrason, ESWT fizyoterapistler tarafından uygulanır ve doğru egzersizlere aynı anda başlanır. Sonrasında hastanın uzun dönem takipleri yapılır. Duruşu korumak ve kasları güçlendirmek için klinik pilates de fizyoterapistler eşliğinde uygulanır."


30 Haziran 2025, 21:28
6
(Güncellendi: 30 Haziran 2025, 21:28)

Belde Kanal Daralması (Spinal Stenoz) Nedir? Çağımızın Ağrı Kaynağı ve Çözüm Yolları

Omurilik ve sinir köklerinin geçtiği omurga kanalının çeşitli nedenlerle daralması sonucu ortaya çıkan "belde kanal daralması" veya tıbbi adıyla "spinal stenoz", özellikle orta ve ileri yaşlarda sıkça görülen, yaşam kalitesini önemli ölçüde düşüren bir rahatsızlıktır. Yürüme güçlüğü, bacaklarda uyuşma ve ağrı gibi şikayetlerle kendini gösteren bu durum nedir, neden oluşur ve nasıl tedavi edilir?
Belde Kanal Daralması (Spinal Stenoz) Nedir? Çağımızın Ağrı Kaynağı ve Çözüm Yolları

İnsan omurgası, vücudumuzun dik durmasını sağlayan, hareket etmemize olanak tanıyan ve en önemlisi, beyinden vücuda yayılan sinirlerin geçtiği omuriliği koruyan hayati bir yapıdır. Omuriliğin içinden geçtiği kemik kanala spinal kanal adı verilir. Çeşitli faktörlere bağlı olarak bu kanalın daralması ve içindeki omurilik ile sinir köklerine baskı yapması durumuna spinal stenoz denir. En sık bel bölgesinde (lomber spinal stenoz) görülmekle birlikte, boyun bölgesinde de (servikal spinal stenoz) ortaya çıkabilir. Spinal stenoz, çoğu zaman yavaş ilerleyen kronik bir durumdur ve belirtileri zamanla kötüleşebilir.



Spinal Stenoz Neden Oluşur?


Spinal stenoz genellikle yaşlanma ile ilişkili dejeneratif değişiklikler (yıpranma ve aşınma) sonucu ortaya çıkar, ancak bazı durumlarda genç yaşlarda da görülebilir. Başlıca nedenler şunlardır:

  • Yaşlanma ve Dejeneratif Değişiklikler: En yaygın nedendir. Yaşlandıkça omurlar arasındaki diskler su kaybeder, incelir ve esnekliğini kaybeder. Omurgayı stabilize etmeye çalışan vücut, kemiklerde yeni büyümeler (kemik çıkıntıları veya osteofitler, halk arasında kireçlenme olarak bilinir) oluşturabilir. Bu çıkıntılar ve kalınlaşan bağlar (ligamentler) omurilik kanalına doğru uzanarak daralmaya yol açar.
  • Omurga Fıtıkları: Omurlar arasındaki disklerin yıpranarak dışarı doğru taşması veya fıtıklaşması, sinir köklerine doğrudan baskı yapabileceği gibi, spinal kanalı da daraltabilir.
  • Kalınlaşmış Bağlar (Ligamentum Flavum Hipertrofisi): Omurgayı bir arada tutan bağlar (özellikle ligamentum flavum), yaşla birlikte kalınlaşarak ve sertleşerek omurilik kanalını daraltabilir.
  • Osteoartrit (Eklem Kireçlenmesi): Omurgadaki faset eklemlerin kireçlenmesi ve büyümesi, kanalın daralmasına katkıda bulunur.
  • Travmalar ve Omurga Yaralanmaları: Omurgada meydana gelen kırıklar, çıkıklar veya diğer travmatik durumlar, kanalın yapısını bozarak daralmaya yol açabilir.
  • Omur Kayması (Spondilolistezis): Bir omurun diğerinin üzerine kayması durumu, spinal kanalı daraltabilir ve sinirler üzerinde baskı oluşturabilir.
  • Doğuştan Gelen Dar Kanal: Bazı kişilerde omurilik kanalı doğuştan diğer insanlara göre daha dar olabilir. Bu durumda, dejeneratif değişiklikler daha erken yaşlarda semptomlara yol açabilir.
  • Omurga Tümörleri veya Kistleri: Nadiren, omurilik içinde veya çevresinde oluşan tümörler veya kistler, alanı daraltarak sinirleri sıkıştırabilir.
  • Romatizmal Hastalıklar: Romatoid artrit gibi bazı iltihaplı eklem hastalıkları, omurgada yapısal değişikliklere ve spinal stenoza neden olabilir.


Spinal Stenoz Belirtileri Nelerdir?


Spinal stenoz belirtileri genellikle yavaş başlar ve zamanla şiddetlenebilir. En tipik belirti, yürüme ile ortaya çıkan ve dinlenmeyle azalan bacak ağrısı ve uyuşmadır. Bu duruma nörojenik kladikasyon denir ve halk arasında "vitrin hastalığı" olarak da bilinir, çünkü hastalar yürürken durup vitrinlere bakma bahanesiyle dinlenmek zorunda kalırlar.

Başlıca belirtiler şunlardır:

  • Bacaklarda Ağrı, Uyuşma veya Karıncalanma: En yaygın belirtidir. Ağrı genellikle kalçadan başlayıp baldır ve ayaklara kadar yayılabilir. Tek veya iki bacakta da görülebilir.
  • Yürüme Güçlüğü ve Mesafede Kısalma: Hastalar, belirli bir mesafeyi yürüdükten sonra bacaklarda hissedilen ağrı, kramp ve güçsüzlük nedeniyle durup dinlenme ihtiyacı hissederler. Kısa yürüyüşlerden sonra bile bu durum ortaya çıkabilir.
  • Ayakta Durmakla Artan Şikayetler: Uzun süre ayakta durmak veya yürümek şikayetleri artırırken, oturmak veya öne doğru eğilmek genellikle rahatlama sağlar.
  • Bacaklarda Güçsüzlük: İlerlemiş durumlarda bacaklarda veya ayaklarda belirgin güç kaybı yaşanabilir.
  • Denge Problemleri: Özellikle boyun bölgesindeki daralmalarda veya ileri vakalarda denge ve koordinasyon sorunları görülebilir.
  • İdrar ve Dışkı Kontrol Bozuklukları: Çok nadir ve ileri vakalarda, omuriliğe yapılan ciddi baskı nedeniyle idrar veya dışkı kontrolünde sorunlar (idrar kaçırma, kabızlık) ortaya çıkabilir. Bu durum acil tıbbi müdahale gerektiren ciddi bir işarettir.
  • Bel Ağrısı: Şikayetler genellikle bacaklarda yoğunlaşsa da, bel ağrısı da görülebilir. Ancak genellikle bel fıtığı kadar şiddetli olmayabilir.


Media content

Spinal Stenoz Tanısı ve Tedavisi


Spinal stenoz tanısı, hastanın detaylı öyküsü, fizik muayene ve görüntüleme yöntemleriyle konulur. MR (Manyetik Rezonans), spinal kanalın daralmasının derecesini ve sinir kökleri üzerindeki baskıyı en iyi gösteren görüntüleme yöntemidir. Bilgisayarlı tomografi (BT) ve röntgen de tanıda yardımcı olabilir.

Tedavi, semptomların şiddetine, darlığın derecesine ve hastanın genel sağlık durumuna göre belirlenir.


1. Konservatif Tedaviler (Ameliyatsız Yöntemler)


Hafif ve orta dereceli vakalarda ilk tercih genellikle ameliyatsız yöntemlerdir:

  • İlaç Tedavisi: Ağrıyı ve iltihabı azaltmak için non-steroid anti-inflamatuar ilaçlar (NSAİİ'ler), kas gevşeticiler veya nöropatik ağrı ilaçları kullanılabilir.
  • Fizik Tedavi: Uzman bir fizyoterapist eşliğinde yapılan egzersizler, bel ve karın kaslarını güçlendirerek omurgayı destekler, esnekliği artırır ve ağrıyı azaltır. Yürüme dayanıklılığını artırmaya yönelik özel programlar da uygulanabilir.
  • Enjeksiyonlar (Epidural Enjeksiyonlar): Omurilik çevresindeki boşluğa (epidural alan) uygulanan kortizon enjeksiyonları, sinir kökü iltihabını azaltarak ağrıyı geçici olarak hafifletebilir.
  • Yaşam Tarzı Değişiklikleri: İdeal kiloyu korumak, düzenli egzersiz yapmak (özellikle yüzme, bisiklet sürme gibi omurgaya yük bindirmeyen sporlar), ergonomik çalışma düzeni oluşturmak ve doğru duruş alışkanlıkları kazanmak çok önemlidir.
  • Manuel Terapi ve Diğer Destekleyici Tedaviler: Uzman ellerde uygulanan manuel terapi, osteopati veya akupunktur gibi destekleyici tedaviler de semptomatik rahatlama sağlayabilir.


2. Cerrahi Tedavi


Konservatif tedavilere yanıt vermeyen, şiddetli ağrı, ilerleyici güç kaybı, yürüme mesafesinde belirgin kısalma veya idrar/dışkı kontrolünde bozukluk gibi ciddi nörolojik semptomları olan hastalarda cerrahi müdahale düşünülebilir. Cerrahi yöntemde amaç, daralmış olan omurilik kanalını genişleterek sinirler üzerindeki baskıyı kaldırmaktır (dekompresyon).

  • Laminektomi: En sık uygulanan cerrahi yöntemlerden biridir. Omurların arka kısmındaki lamina adı verilen kemik yapıların bir kısmının veya tamamının çıkarılmasıyla kanal genişletilir.
  • Füzyon (Sabitleme): Bazı durumlarda, dekompresyon sonrası omurgada stabiliteyi sağlamak için omurlar birbirine vidalar ve çubuklarla sabitlenebilir.
  • Minimal İnvaziv Cerrahi: Daha küçük kesilerle ve daha az doku hasarıyla yapılan kapalı cerrahi teknikler, iyileşme sürecini kısaltabilir.

Spinal stenoz, doğru teşhis ve uygun tedaviyle kontrol altına alınabilen bir hastalıktır. Eğer yukarıdaki belirtileri yaşıyorsanız veya şüphe duyuyorsanız, bir Beyin ve Sinir Cerrahisi uzmanına veya Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon uzmanına başvurarak detaylı bir muayene ve değerlendirme yaptırmanız büyük önem taşımaktadır. Unutmayın, erken teşhis ve tedavi, hastalığın ilerlemesini durdurmak ve yaşam kalitenizi korumak için hayati öneme sahiptir.

İlginizi Çekebilecek Haberlerimiz

Aşağıya kaydırmaya devam edin...