Bugünün Haberi
28 Mart 2025, 04:57
15

Safeviler Hakkında Yanlış Bildiklerimiz: Gerçekler!

Safeviler hakkında bilinen yanlışlar arasında en yaygın olanlardan biri, Safevi Devleti'nin etnik kökenine dair yanılgılardır. Sıklıkla Safevilerin Fars kökenli olduğu düşünülse de, gerçek oldukça karmaşıktır. Safevi tarikatı, köklerini 13. yüzyılda Erdebil'de kurulan bir Sufi tarikatına dayandırır. Bu tarikatın kurucusu Şeyh Safiyüddin Erdebilî'nin etnik kökeni hakkında farklı görüşler bulunsa da, Safevi Devleti'nin yükselişinde rol oynayan temel unsur, Türkmen aşiretlerinin desteği olmuştur.
Safeviler Hakkında Yanlış Bildiklerimiz: Gerçekler!

Safevi Devleti'nin askeri gücünü ve siyasi istikrarını sağlayan Kızılbaş Türkmenleri, Safevi Şah İsmail'i destekleyerek devletin kurulmasında kilit rol oynamışlardır. Bu nedenle, Safevi Devleti'ni sadece Fars veya sadece Türk olarak tanımlamak, tarihi basitleştirmek olur. Devletin yapısı, farklı etnik ve kültürel unsurları bünyesinde barındıran çok kültürlü bir yapıya sahipti. Safeviler, Fars kültürü ve dilini devlet yönetiminde ve edebiyatta kullanmış olsalar da, Türkmenlerin askeri ve siyasi gücü devletin temelini oluşturmuştur. Dolayısıyla, Safevi Devleti'nin kökenlerini anlamak için, etnik kimlik yanılgısından uzaklaşarak, devletin çok boyutlu ve çok kültürlü yapısını göz önünde bulundurmak gerekmektedir.


Safevi Şiiliği: Radikal ve Hoşgörüsüz Müydü?

Safeviler hakkında bilinen yanlışlar arasında en dikkat çekici olanlardan biri, Safevi Şiiliğinin radikal ve hoşgörüsüz bir yapıya sahip olduğu iddiasıdır. Safevi Devleti'nin kuruluş döneminde, Şah İsmail'in Safevi Şiiliğini devletin resmi mezhebi ilan etmesi, Sünni çoğunluğa karşı bazı baskıların yaşanmasına neden olmuştur. Ancak bu durum, Safevi Şiiliğinin özünde hoşgörüsüz olduğu anlamına gelmez.

Safevi Devleti'nin ilk dönemlerinde siyasi ve dini mücadeleler yoğun yaşanmış, bu da mezhepsel gerginliklere yol açmıştır. Fakat zamanla Safevi Şiiliği, daha ılımlı bir çizgiye evrilmiştir. Örneğin, Şah Abbas döneminde farklı dini gruplara karşı daha hoşgörülü bir politika izlenmiş, Ermeni ve Yahudi topluluklarına önemli imtiyazlar tanınmıştır. Safeviler, siyasi çıkarlarını gözeterek farklı inançlara sahip insanları devlet yönetiminde görevlendirmişlerdir. Dolayısıyla, Safevi Şiiliğini sadece kuruluş dönemindeki radikal uygulamalar üzerinden değerle


ndirmek, tarihi bir yanılgıya düşmek olur. Safevi Şiiliği, zaman içinde evrilmiş ve farklı dini gruplara karşı daha hoşgörülü bir yaklaşım benimsemiştir.

Safevi Sanatı ve Kültürü: Fars İmgesi ve Gerçekler

Safeviler hakkında bilinen yanlışlar arasında, sanat ve kültür alanındaki Fars imgesinin baskınlığı önemli bir yer tutar. Safevi dönemi, mimari, minyatür, hat sanatı ve çini işlemeciliği gibi birçok alanda önemli gelişmelere sahne olmuştur. İsfahan'daki Nakş-ı Cihan Meydanı ve Şeyh Lütfullah Camii gibi yapılar, Safevi mimarisinin şaheserleri olarak kabul edilir. Minyatür sanatında da önemli gelişmeler yaşanmış, özellikle Şah Tahmasb Şahnamesi, dönemin en önemli eserlerinden biri olmuştur.

Ancak, Safevi sanatı ve kültürü sadece Fars etkisinde kalmamıştır. Türk, İslam ve hatta Avrupa sanatının etkileri de Safevi sanatında görülebilir. Örneğin, Safevi halılarında Türkmen desenleri sıklıkla kullanılmıştır. Aynı şekilde, Safevi minyatürlerinde de Orta Asya Türk sanatının izleri bulunmaktadır. Safevi saraylarında kullanılan çinilerde ise hem Fars hem de Çin motifleri bir arada kullanılmıştır. Dolayısıyla, Safevi sanatını sadece Fars imgesiyle sınırlamak, bu zengin kültürel etkileşimi göz ardı etmek anlamına gelir. Safevi sanatı, farklı kültürlerin harmanlanmasıyla ortaya çıkmış özgün bir sentezdir.

9 Haziran 2025, 18:09
9

Okyanuslar Ölüyor mu? Bilim İnsanları Alarm Veriyor!

Dünya okyanuslarının sağlık durumu, bilim insanlarının yaptığı yeni açıklamalarla tahmin edilenden çok daha kötü bir boyuta ulaştı. Uluslararası bir araştırma ekibi, okyanus asitlenmesinin "gezegensel sınır" olarak kabul edilen eşiği aştığını belirterek, deniz ekosistemlerini korumak için "zamanımızın tükenmekte olduğu" konusunda acil bir uyarıda bulundu.
Okyanuslar Ölüyor mu? Bilim İnsanları Alarm Veriyor!

The Guardian gazetesinde yer alan habere göre, daha önce gezegensel sınırlar içinde değerlendirilen okyanus asitlenmesi, artık bu kritik eşiği geçmiş durumda. İngiltere'nin Plymouth Deniz Laboratuvarı (PML), Washington merkezli Ulusal Okyanus ve Atmosfer İdaresi ve Oregon Eyalet Üniversitesi Deniz Kaynakları Çalışmaları Kooperatif Enstitüsü tarafından yapılan yeni bir çalışma, okyanus asitlenmesinin "sınırına" yaklaşık 5 yıl önce ulaşıldığını ortaya koydu. Gezegensel sınırlar, iklim, su ve yaban hayatı çeşitliliği gibi önemli küresel sistemlerin, sağlıklı bir gezegeni sürdürme yeteneklerinin bozulma tehlikesiyle karşı karşıya olduğu doğal eşikleri ifade ediyor.

"Çevresel Bir Kriz Değil, Saatli Bir Bomba!"

Aynı zamanda Küresel Okyanus Asitlenmesi Gözlem Ağı'nın eş başkanı olan PML'den Prof. Steve Widdicombe, durumu "Okyanus asitlenmesi sadece çevresel bir kriz değil, deniz ekosistemleri ve kıyı ekonomileri için saatli bir bombadır" sözleriyle özetledi.

Çalışma, buz çekirdeklerinden elde edilen yeni ve tarihi fiziksel ve kimyasal ölçümlerin yanı sıra, gelişmiş bilgisayar modelleri ve deniz yaşamı çalışmalarıyla son 150 yılın kapsamlı bir değerlendirmesini sundu. Araştırma sonuçlarına göre, 2020 yılı itibarıyla dünya genelinde ortalama okyanus durumu, okyanus asitlenmesi için belirlenen gezegensel sınıra çok yakın, hatta bazı bölgelerde bu sınırın ötesinde bulunuyor. Bu durum, deniz suyundaki kalsiyum karbonat konsantrasyonunun endüstri öncesi seviyelerin yüzde 20'sinden fazla altına düştüğü zaman olarak tanımlanıyor.

Bilim insanları, okyanusta ne kadar derine inilirse bulguların o kadar kötüleştiğini belirtiyor. Yüzeyin 200 metre altında, küresel suların yüzde 60'ının, asitlenme için "güvenli" sınırı aşmış olduğu tespit edildi. Bu alarm verici bulgular, dünya genelinde acil eylem çağrılarının yükselmesine neden oluyor.

İlginizi Çekebilecek Haberlerimiz

Aşağıya kaydırmaya devam edin...