Bugünün Haberi
12 Nisan 2025, 02:27
23

Sosyal Medya İlişkileri Kısaltıyor mu?

Sosyal medyanın yaygınlaşmasıyla birlikte karşı cinse ulaşım kolaylaştı. Ancak bazıları, ilişkilerin bitmesinde en büyük etkenin de yine sosyal medya olduğunu düşünüyor. Geçmişte boşanma ve ayrılık oranlarının daha düşük olmasının nedenlerinden biri, etkileşimin sınırlı olması ve toplumların daha kapalı yapısıydı.
Sosyal Medya İlişkileri Kısaltıyor mu?

Sosyal medya yokken insanlar, bir ilişkiye başladıklarında sürekli "daha iyisi var mı?" diye düşünmüyor, sadece seviyor ve yollarına devam ediyorlardı. Zaten başka seçenekleri de pek olmamaktadır.

Günümüzde ise sosyal medya, insanların tek bir kişiye odaklanmasını zorlaştırıyor. Bu bir eleştiri değil, sadece bir gözlem. Bazı insanlar, partnerlerinin en ufak bir hatasında bile "Neden hala X ile birlikteyim ki, Y de fena değil. Bir de onunla denesem mi?" diye düşünebiliyor. Y kuşağı üyesi olarak, "çıkma teklifi" döneminden bu günlere uzanan süreçte ilişkilere olan değişimi yakından gözlemledim ve artık eski günlerdeki gibi olmasının mümkün olmadığını kabul ettim. Teknolojinin hayatımıza pek çok olumlu katkısı olsa da, tüketimin artması, seçeneklerin çoğalması ve sürekli yeni alternatiflerin ortaya çıkması, ilişki kurmayı zorlaştırıyor.


Bu değişime ayak uyduranlar ilişki sahibi olurken, uyum sağlayamayanlar maalesef sadece gözlemci olarak kalıyor. Sosyal medya bir yandan iletişimi kolaylaştırıp mesafeleri azaltırken, diğer yandan "yol arkadaşı" olarak tanımlayabileceğimiz kişiyi bulmayı zorlaştırıyor. Eski dönemleri özlesem de, sosyal medyanın olumlu yönleri bence olumsuz yönlerinden daha fazla.

Boşanma oranlarındaki artışın tek sebebinin sosyal medya ve karşı cinse kolay ulaşım olduğu düşüncesi eksik olabilir. Sosyal medya elbette bir faktör olabilir ancak ilişkilerin dinamikleri çok daha karmaşık. İnsanların beklentilerinin değişmesi, bireyselleşmenin artması, ekonomik özgürlüklerin farklılaşması gibi pek çok etken de ilişkilerin ömrünü etkileyebilir. Sosyal medya sadece bir araç ve bu aracı nasıl kullandığımız, ilişkilerimiz üzerindeki etkisini belirleyebilir.

12 Eylül 2025, 14:51
7

Panoptikon’dan Palantir’e: İnsanlığın Dijital Kalesi Nasıl Düşürüldü?

Palantir gibi yapay zeka şirketleri, insanlığın özel hayatını adım adım ele geçiriyor. Artık gözetim yalnızca davranışları değil, bilinçaltını bile hedef alıyor. Bu dijital kuşatmanın detaylarını haberimizde bulabilirsiniz…
Panoptikon’dan Palantir’e: İnsanlığın Dijital Kalesi Nasıl Düşürüldü?

Dijital çağın en büyük tehditlerinden biri artık sadece devletlerin gözetim mekanizmaları değil, yapay zeka destekli özel şirketlerin kurduğu devasa izleme ağları. 18. yüzyılın karanlık zindanlarından 19. yüzyılın ışıklarla dolu Panoptikon modeline uzanan gözetim anlayışı, günümüzde çok daha sinsi bir biçim aldı. Artık mahkumlar değil, tüm insanlık görünmez bir nezarethanede tutuluyor. Palantir gibi yapay zekaya dayalı yazılım şirketleri, bireylerin sosyal medya alışkanlıklarından sağlık verilerine, alışveriş tercihlerinden konum bilgilerine kadar milyonlarca kişisel detayı toplayarak, her insan için ayrıntılı bir dosya oluşturuyor. Bu veriler yalnızca ticari amaçlarla değil, siyasi mühendislikten askeri operasyonlara kadar geniş bir alanda kullanılıyor. Şirketler, bireylerin kendilerinin bile farkında olmadığı düşünce ve duygularını analiz ederek onları hedefliyor.

Dijital Kuşatma ve Yeni Tehlike

Artık gözetim dışarıdan dayatılan bir ışık bombardımanı değil, içeriden işleyen bir zihin işgali. Palantir’in sağladığı teknolojiler sayesinde bireyler yalnızca davranışlarıyla değil, bilinçaltındaki eğilimleriyle de çözülüyor. Bu durum, klasik totaliter rejimlerin itaat talebini aşarak, bireyin düşüncelerini önceden bilip ona göre yönlendiren daha sinsi bir baskı biçimine dönüştü. İnsanlar artık sadece tüketim alışkanlıklarıyla değil, korkuları ve zafiyetleri üzerinden manipüle ediliyor. Algoritmalarla güdülen, reklamlarla borç batağına çekilen bireyler, adeta dijital bir işgalin esiri haline geldi. Üstelik bu güç devletlerin değil, ticari kaygılarla hareket eden şirketlerin elinde. İnsanlık için asıl tehdit, bilincin işgalini bile aşan, bilinçaltının gasp edilmesi. Bu yeni gözetim çağında, bireylerin mahremiyeti ve özgürlüğü tarihte hiç olmadığı kadar tehlike altında.

İlginizi Çekebilecek Haberlerimiz

Aşağıya kaydırmaya devam edin...