Gökhan Aksoy

Fenerbahçe'de Vaziyet

Gökhan Aksoy

Fenerbahçe Süper Lig’in 25. haftasında Kadıköy’de Alanyaspor ile 2-2 berabere kalarak uzun süredir devam ettirdiği lig liderliğini Galatasaray’a kaptırdı. Ligin bitmesine daha 13 hafta var ve puan farkı yalnızca 2, buna rağmen sarı-lacivert renklere gönül verenlerin büyük bir kısmının yüzü asık, moralleri düşük. Sanırım bu durum puan farkından ziyade İsmail Kartal’a olan güvenin kırılmasından kaynaklanıyor. İnceleyelim.

Panik oyunu

Ligin ikinci yarısının başlamasıyla birlikte son 6 maçın 2’sinde berabere kaldı Fenerbahçe. Esasında oyun gücünde dramatik bir düşüş yaşandığını söyleyemeyiz. Fakat skor üretmede bariz bir gerileme olduğu kesin. Ligin ilk yarısında maç başına 2,95 gol gibi oldukça yüksek bir orana erişen takım, ikinci yarının başlamasıyla birlikte 1,5 gol ortalamasına düştü. Artık maçlar erken kopmuyor, golün arandığı dakikalar uzuyor. Bu da zaten pamuk ipliğine bağlı olan takımın stresini bir anda arttırıp paniğe sebebiyet veriyor. Bu paniği gözle görebiliyoruz. Gaziantep deplasmanı ile birlikte başlayan son altı maçlık seride Fenerbahçe dört kez skor üstünlüğünü ele geçirmekte gecikti ya da hiç başaramadı. Gaziantep deplasmanında oyun çok üzün süre golsüz devam ederken galibiyet golü 81’de geldi, içerideki Ankaragücü maçında skor 62’de 1-1 oldu, sonra maç böyle bitti, Başakşehir deplasmanında skor 0-0’ken galibiyet golü 90. dakikada penaltıdan geldi ve içerideki Alanyaspor maçında skor tıpkı Samsun maçında olduğu gibi 63’te 2-2’ye geldi ve maç böyle bitti. Bu dört maçın ortak özelliği ise şuydu: İsmail Kartal’ın, skor lazımken, 90’lı yıllara özgü olan, “orta saha çıkart – forvet al” anlayışına dönmesi. Bu hamleyi yaptığı maçların tümünde orta saha kontrolünü rakibe verdi ya da onu ortak etti. Samsunspor maçında aynı dakikada öndeki üçlüyü çıkarıp yerlerine yeni bir üçlü koyması gibi değişikliklerini ise pek anlayan olmadı. Basit bir iki güçlendirici hamle yapmak yerine adeta ligin son maçıymışçasına cesur gibi gözüken ama bence pek rasyonalitesi olmayan değişiklikler yapması hem Fenerbahçe’nin alışılageldik oyun planına ket vurdu hem de oyuncular ve taraftarları “maç gidiyor mu?” gibi bir düşünceye sevk eden paniğe neden oldu. Daha da beterini söyleyelim: Alanyaspor maçında önce İsmail Yüksek’i çıkarıp Batsuayi’yi oyuna alarak çift forvete döndü, 10 dakika sonra bu planın işlemediğini görerek Dzeko’yu oyundan alarak tekrar tek forvete döndü. Üstelik neredeyse sezon başından beri hiç şans vermediği, adeta üvey evlat muamelesi gören Ryan Kent’in, kurtarıcı olarak, dakika 85’te, Edin Dzeko’nun yerine oyuna girmesi ayrı bir tuhaflıktı. Neden çift forvete dönüldü, sonra neden vazgeçildi, Kent böylesine sıkıntılı bir dakikada oyuna girecek kadar önemli bir isimdiyse, daha önce neden şans bulmadı? Bu sorular maalesef havada kaldı.

Kanatlarda düşen verimlilik: 1) Ferdi’ye alınan önlem

Antalya ve Alanya maçlarında Sergen Yalçın ve Fatih Tekke’nin Ferdi Kadıoğlu’na özel bir önlem aldığını gördük. Sezon başından beri Fenerbahçe’nin en güçlü bölgelerinden biriydi sol kenarı. Ferdi’nin içe kat ederek oyun kurucu rolünü üstlenmesi, orta alanda rakipler için eşleşme problemi yaratıyor ve Tadic’in topla buluştuğu anlarda gördüğü birebir baskıyı azaltıyordu. Ferdi-Tadic işbirliği rakip sağ kanatlar için baş döndürücü bir problemdi. Takımlar Fenerbahçe’nin bu oyununu çözmüşe benziyor. Ferdi özellikle Alanya maçında epey etkisiz kaldı. İçeriye girmeye çalışırken baskı gördü, çizgiye yanaşmayı ise zaten pek sevmiyor. Hal böyle olunca Tadic’in de verimi düşüyor. İsmail Kartal’ın, ilk 45 dakikanın ardından Ferdi’yi sağ beke çekmesini, sola da Jayden’ı atmasını bekleyebilirdik. Böylece hem sağ kenarda uyumlu gözükmeyen Mert – Cengiz ikilisinin verimsizliği önlenmiş hem Ferdi solda yaşadığı markaj probleminden kurtulmuş hem de ligin en delici ve teknik sağ açıklarından biri olan Oğuz Aydın’ın karşısına ligin muhtemelen en hızlı beki olan Jayden koyularak güvenlik önlemi yaratılmış olurdu.

Kanatlarda düşen verimlilik: 2) Mert-Cengiz işbirsizliği

Cengiz Ünder bu takımın şüphesiz yıldızlarından biri. Gerekirse tüm oyun planının onun oyun tarzına uygun bir biçimde değiştirilmesine kimse itiraz edemez. Ama bana göre şu an Fenerbahçe’nin sağ kenarında problem var. Cengiz çizgiye inmeyi pek sevmeyen, topla buluştuğu anda içeri yönelip şut ya da orta tehdidi yaratmayı tercih eden bir oyuncu. Mert Müldür ise çizgiye inip orta açmayı seviyor. Bu da haliyle bir uyumsuzluk yaratıyor ikili arasında. Cengiz, Mert’in bindirmelerini görmüyor. Ceza sahası civarında görmeyi beklediğimiz sağ bek-sağ açık ikili oyunlarını, verkaçlarını nadiren görebiliyoruz. Alanya maçında Cengiz’in kişisel şov yapma tarzı yüzünden tehlikeli bölgede bir kez bile topla buluşamayan Mert, ikinci yarıda Cengiz oyundan alınıp önüne İrfan geçtikten sonra 59. dakikada Edin Dzeko’ya nefis bir orta açarak asist yaptı. Osayi – İrfan ya da Mert – İrfan işbirliğini Mert – Cengiz ikilisinde göremiyoruz. İrfan’ın, Cengiz’e kıyasla takım oyununa daha yatkın oluşu, pas alışverişine katılmaktan çekinmemesi bunda etken. Cengiz ise aşırı gol odaklı bir isim. Al-verden ziyade bir an evvel ortamı açayım, şutumu çekeyim anlayışında. Bu da arkasındaki bekle uyumsuzluk yaratıyor. Osayi’nin Afrika Kupası’ndan döndükten sonra Mert’ten formayı geri alması durumunda da bu problemin çözüleceğini pek sanmıyorum.

Fredsizliği yönetememek

Fred’in takım için ne kadar önemli bir oyuncu olduğunu uzun uzun anlatmaya gerek yok. Çift yönlü ve tempolu oyunuyla, zekâsıyla, topu ayağında minimum sürede tutmasıyla hem geride hem ileride takımın bağlantı oyununda aksamamasını sağlıyor. Fred’in sakatlığında ne yapmak gerek? Bu konuda çeşitli fikirler yürütülebilir fakat bence ne yapılmaması gerektiği açık. İsmail Yüksek’ten Fred yaratmaya çalışmak mesela. Olmuyor ve olması için de en azından bu sezon diretmeye bence gerek yok. İsmail’in yürek açısından Fred’den aşağı kalır yanı yok. Fazlası bile var hatta. Fakat oyun aklı anlamında Fred’in muadili asla değil. Fred’in en doğru zamanda, en doğru kişiyi, en doğru açıyla topla buluşturabilme meziyeti İsmail’de maalesef yok. İsmail’in telaşı aklına galebe çalıyor. Hücum aksiyonlarında top tehlikeli bölgedeyken karar verme ve uygulama konusunda ya geç kalıyor ya da aklındakileri uygulayamıyor. Fred’in yanında şahane bir tamamlayıcı, ama ana 8 rolünde, karar verici konumunda olduğunda sırıtıyor. Fred sakatlanmışken iyisiyle kötüsüyle Crespo’dan vazgeçmek de bu yüzden hataydı bana kalırsa. Fred’in muadili yine Crespo değil elbette, ancak orta sahada oyuncu portföyünün azaldığı bir noktada İsmail’in lig-kupa demeden bütün maçlarda 90 dakika oynamak zorunda kalması onun performansını da etkiliyor olabilir. Fredsizlik çok zor, çözüm üretmesi de kolay değil; yine de onun yokluğunda orta saha kurgusunu “temassız, yumuşak Krunic & bağlantı oyununu beceremeyen İsmail” gibi bir ikiliden kurmak yerine temastan kaçınmayan, dar alanda oyun becerisi yüksek olan Crespo ve İsmail’den kurmak düşünülebilirdi. Ya da Jayden bu kadar formdayken Ferdi’nin 8 numarada en azından Fred dönene kadar değerlendirilmesi de bence fena bir çözüm olmazdı. Böylece Fred’in yokluğunda yaşanan “top yapma”, “hızlı düşünme”, “bağlantı oyunu oynama” aksiyonlarının gerçekleşememesinden dolayı mecburen kendini biraz geriye, 8’e çekmek zorunda kalan Szymanski’nin kaleden uzak olunca yaşadığı düşüşün de önüne geçilmiş olurdu.

Damızlık 9’un öyküsü: Edin Dzeko

Sezon başında İsmail Kartal’ın çok erken ve çok başarılı bir şekilde oturttuğu oyun planının temelinde Dzeko’nun merkeze ve kenarlara gelerek rakip stoperlerden birini yanına çekmesi, stoperden boşalan bölgeye de Szymanski’nin, Fred’in, İsmail’in koşu atarak ceza sahasında tehlike yaratması vardı. Dzeko bu rolü uzun bir süre başarıyla yürüttü fakat yaşının da getirdiği zorlukla son maçlarda verimsizlik yaşamaya başladı. Hem kenara gelsin, hem merkeze gelsin, hem pas yapsın, sonra da koşsun gol atsın, olmuyor. Ceza sahasında topla buluştuğunda ya son vuruşlarda güçsüz ya da ceza sahasına sonradan girmiş olmanın verdiği koordinasyonsuzlukla açısız kalıyor. Ligin yine kabaca ikinci yarısından itibaren baş gösteren bu probleme artık İsmail Kartal’ın çözüm üretmesi gerekiyor. İşlemeyen bir oyun planı var, diretmeye de gerek yok. Dzeko’nun sezonun geri kalanında ceza sahasının içinden mümkün olduğunca çıkmayacağı bir oyun kurgusu yaratmak elzem. Kariyerinin son bölümünde bence ondan maksimum verim alabilmenin yolu bu. Böylece gol ararken, Batsuayi’yi oyuna sürme planı yaparken, ilk seçenek olarak yorgun göründüğü için Dzeko’yu oyundan almaktan da vazgeçebilir İsmail Kartal. Dzeko Alanya maçının ilk yarısında da pek etkili değildi, ama Mert’in ortasında altıpasta topla buluştuğunda golünü yazmayı bildi. Ondan, kötü oynuyorken bile maç sonuna kadar vazgeçmemek gerektiğini düşünüyorum. Ama bunun için de yukarıda bahsettiğim gibi onu pas oyununa dahil ederek etinden sütünden faydalanmak yerine, “poacher” diye tabir ettiğimiz, ceza sahası içi son vuruşçu rolüne büründürmek gerekiyor.  

 

Yazarın Diğer Yazıları